SESSİZ TÜKENMİŞLİĞİN EŞİĞİNDE
08 Aralık 2025, Pazartesi 13:12
Merhabalar;
Yıllardır sosyal medya mecralarında kısa yazılarımla siz değerli takipçilerime bazı konularda profesyonel anlamda rehberlik etmeye çalıştım. Bundan böyle, GZT23 ailesiyle birlikte bu paylaşımlarımı daha düzenli ve kapsamlı bir şekilde sürdüreceğim.
Üniversite eğitimimi Psikolojik Danışmanlık alanında tamamladıktan sonra, Türkiye’de aktif olarak kullanılan birçok terapi yaklaşımı üzerine kapsamlı eğitimler aldım. EMDR, Bilişsel Davranışçı Terapi, Aile ve Çift Terapisi, Cinsel Terapi, Çözüm Odaklı Terapi, Kabul ve Kararlılık Terapisi ve Şema Terapi bu eğitimlerden bazılarıdır. Meslekte 10 yılı aşkın süredir, kendi danışmanlık merkezimde yetişkin ve çift terapileri alanında aktif olarak çalışmalarıma devam ediyorum.
Neden bu kadar yorgunum?
Son yıllarda etrafımdan en çok duyduğum cümle şu: “Neden bu kadar yorgunum?”
Bu soru aslında hepimizin ortak bir haline dönüştü. İlginç olan şu ki; çoğu zaman bedenimizden çok zihnimiz yoruluyor. Çünkü gün içinde “küçük” diye önemsemediğimiz stresler, üst üste biriktiğinde fark etmeden bizi tüketiyor. Bu nedenle psikolojide buna “sessiz tükenmişlik” deniyor.
Hayat bizi sürekli daha hızlı olmaya zorluyor. Koşturmanın, anında yetişmenin, hiç durmadan üretmenin ödüllendirildiği bir çağdayız. Oysa zihnin ihtiyacı çoğu zaman bunun tam tersi: yavaşlamak.
Gün içinde telefonu birkaç dakikalığına bir kenara bırakıp derin bir nefes almak…
Sakince bir kahve içmek…
Kısa bir yürüyüşle bedenimizi hafifletmek…
İyi gelen biriyle iki dakikalık bir sohbet etmek…
Sevdiğimiz bir müziğin içinde kaybolmak…
Basit gibi görünen bu küçük molalar, aslında stresin üzerimizdeki etkisini belirgin biçimde azaltıyor. Çünkü insan, kendi ritmini bulduğunda güçleniyor; koşuşturmanın değil, farkındalığın içinde iyileşiyor.
Bir diğer sessiz sorun ise duygularımızı sürekli ertelemek. “Şimdi sırası değil” diyerek üzerini kapattığımız her duygu, zamanla daha ağır bir yük haline geliyor. Oysa insanın en temel ihtiyaçlarından biri, hissettiğini fark etmek ve o duyguya bir isim verebilmektir.
Bastırdığımız her his, bir gün daha büyük bir kapıdan geri dönüyor.
Bugün kendimize küçük bir soru sormayı deneyelim:
“Gerçekten nasılım?”
Belki de iyileşmenin başlangıcı, sadece bu soruya dürüstçe verdiğimiz sade bir cevapta saklıdır.



Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.
Facebook Yorum