YAŞAMIN SEREMONİSİ
04 Ağustos 2025, Pazartesi 16:42
Hıçkıra hıçkıra ağlarken zirveden düşüyorum ayaklarımı tanıyorum, yolu uzun şehirlerle helalleşirken, şehrin billboardlarında kendimi görüyorum, elim havada yemin bozarken sağ ayağımı havada tutuyorum, o derin sevdaların yaşandığı dere başlarında yaşmağımı suya bırakıyorum, küçük bir kuzu dizinden vurulmuşken ben en çok koyuna ağlıyorum, gözlerim bir diyarın hasretinden büzülürken yarım kalmış her şeye bir çizgi çekiyorum, üzerimde pazen elbisemle meşhur caddelerden geçiyor, beni tanımayanlara selam veriyorum, yutkunduğum hecelerle düşmanlığım bitmiş kelamı kelimeye döküyorum, Müslümanın yaşadığı evlerde seccadeyi arıyor, zünnara takılıyorum, bir anıt önünde ant içerken ne söylediğimi bilmiyorum, binlerce kez geçtiğim yolda çıkışı unutuyorum, görmediğim rüyalara horluyorum, aslını bilmediğim törelerde telli duvaklı gelin oluyorum, hırsızların gözü önünde soyunuyorum, makamı sadelik olan müminle hasbihal ederken yarını unutuyorum, ırkçı söylemlerin yapıldığı meclislerde kendimi siyaha boyuyorum, sekülerliğin saltanat sürdüğü yerde rükuya eğiliyorum, çocukken çaldığım şeyleri saklıyor yeminler ediyorum, örneği görülmemiş olaylardan nümune alıp patolojiye yolluyorum, sevdiğim filmi ortasından izleyip sonunu yazıyorum, kırk katırın yapamadığını bir satırla yaparken alkış bekliyorum, rutin işlerde alıştığım insanları yanımda istiyor, bağlanmadan uzaklaşıyorum, korkuyorum rengarenk çocukları bir odaya kapatıp uçurtmalarını saklıyorum, bir türkü tutturup kimseye yük olmuyorum, satrançta piyona yeniliyorum, mert olanlarla yola çıkıp namerdi tanıyorum, mekandan münezzeh yazıları balonla uçuruyorum, ayyuka çıkmış sırları beyaz örtüyle kapatıyorum, uzun gecelerde seccademi ararken kayboluyorum, zikir meclislerinde ortaya geçip sağ ayağıma güveniyorum, güvendiğim dağlara kar yağarken şemsiyeme sığınıyorum, bir mavi rüyaya dalanları uyandırıyorum, sendelediğim köprülerde güvercinlere kızıyorum, mahkemesi kurulmuş faili meçhulleri ararken taşa takılıyor içinden çıkan suda boğuluyorum, bir enstrümanın tellerine takılırken çok sevdiğim notaları kara tahtada ezberliyorum, esir olduğum zindanlarda zincirleri koparıp halka halka hesaplıyorum, maziye bir kibrit çakıp içimdeki sarmaşığı yakıyorum, geceleri torbaya koyup gündüzleri uyuyorum, akıttığım yaşların ardına sığınıp şelaleyi andırıyorum, masaların dibinde cebimizdeki elleri çıkarıp ahlak bekçiliği yapıyorum, kurduğum hayallerin altında kalıyorum, biletsiz çıktığım yolculuklarda durakta kalıyorum, adını anmadığım insanları aynamda görüyorum, masallara inanıp hikayeler yazıyorum, kendisini dev sanan cüceye topuklu giydirip aynayı saklıyorum, bir aşk hikayesinde başrolde kalıp figüranları alkışlıyorum, sahabelerin hayatlarını okurken hüzne boğuluyorum, korkma diyen Peygambere selam yolluyorum, tırnaklarımın çekildiği toprağımda direniyorum, ölümle burun buruna yaşıyor, yaşamadan ölüyorum…
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.
Facebook Yorum